menenin tarihini Doğu Karadeniz Bölgesinin genel tarihi içinde ve onunla bir bütün olarak ele almalıyız. Karadeniz kıyısı boyunca sahile paralel olarak uzanan dağlar doğuya doğru gidildikçe sahile daha dik olarak iner.Sahilde yerleşimi mümkün kılacak düz alanlar yok denecek kadar az, bol yağmur nedeniyle dağlar orman ve sık bitki örtüsü ile kaplıdır.Vadilerde oluşan dereler sahilden iç kesime ulaşım için doğal bir geçiş yolları oluşturmaktadır.
Bölge kültürünün, batı dünyası ile ilk tanışmasına dair efsaneler,genç bronz çağı dönemine atfedilen ve mitolojik Yunan kahramanlarının yolculuklarını anlatan öykülerdir.Eski Yunan mitolojisinde önemli bir yer tutan bu öykülerde Doğu Karadeniz sahilleri KOLCHİS,burada yaşayan insanlarda KOLCHİ adıyla anılır.Eski Yunan denizcilerinin bu yolculukları zamanla ticari faaliyetlere dönüşerek bölge sahillerinde Pazar yerlerinin kurulmasına yol açtı.
MÖ.500 yıllarında bu Pazar yerleri kolonici tüccarlara ait iskelelere dönüşmesi ile Xenophon tarafından yazılan Anabasis adlı eserde Doğu Karadeniz bölgesinde TRAPEZOS isimli ilk yunan kolonisinden bahsedilmektedir.
Daha sonraki çağlara ait tarihsel kayıtlarda Tzani adıyla anılan Doğu Karadeniz dağlı yerlileri ile karşılaşan Yunanlılar bunlarla dost olarak sahillere ulaşmayı başarmalarına rağmen daha sahilde yaşayan Kolşilerle pek dost olamamışlardır. MÖ. 335 yılında kendi parasını basan yunan kolonisi Trapezos uzunca bir süre serbest bir ticaret bölgesi olarak bölgenin yerli halkıyla batı dünyası arasındaki köprü olmuştur.
MÖ. 114 yılında Anadoluda Romalılarla egemenlik mücadelesine giren İran menşeli Mithridat VI Trapezos ve çevresini hakimiyeti altına alır.Fakat bir sonraki yüzyılda egemenlik tekrar Romalılara geçer. Fakat bu egemenlik değişmelerinden bölgenin yerli halkı etkilenmediği sonraki asırlardaki kayıtlardan anlaşılmaktadır.
MS.I yüzyıla ait bir haritadan geliştirildiği düşünülen Tabula Peutingeriana isimli bir Roma yol kılavuzu,muhtemelen günümüzdeki ile ilişkili gibi görünen yerleşime dair en eski bilgiyi içermektedir. Bu belgede geçen HYSSİLİME adının bugünkü Sürmene olduğu söylenebilir. Bu belgeye göre Trapezunteden sonra Hyssilime daha sonra da Opiunte gelmektedir ve Hyssilime; sahilde Trapezunte ile Opiunte arasında bir Roma askeri istasyonu olarak görülmektedir.

MS.550 yıllarının başında gemiyle Traapezusdan doğuya seyahat eden Prokopius, Trapezunt bölgesinden SUSURMENA köyüne ve Rize denilen yere varılır&..bilgisini seyahatnamesine ekler.Prokopius, TZANİKA memleketi olarak adlandırdığı bölgenin yüksek kesimlerine yaptığı gezilerde seyahat namesinde anlatmıştır. Trabzon çevresinin dağlık kesimine ve yerli halkına dair oldukça sağlam bilgiler içeren bu notlara göre asırlar önce Xenophonnun izlediği güzergahi kullanarak Bayburt tarafından bugünkü Soğanlı dağlarını aşan Prokopius Sürmene ve Of yaylalarının bulunduğu yerleri gecerek Trapezusa ulaşmıştır.Bu yolculuğu sırasında bugünkü Sürmene, Of yaylaları ile ilgili gözlemleri ve orada karşılaştığı dağlı yerlilerin yaşam biçimleri ile ilgili aktardığı bilgiler bölgenin bugünkü kültürel dokusunun kökleri ile ilgili önemli ipuçları vermektedir. Bu tarihlerden sonra Doğu Karadeniz bölgesi genellikle Bizanslıların hakimiyeti altında olmasına rağmen zaman zaman İranlılar, Avarlar arasında hakimiyetler değişmiştir. İslamiyetin ortaya çıkması ile güçlenen Araplarla Bizanslılar arasında savaşlar devam etmiş ve 715 yılında Müslüman Arapların Anadoluya yaptıkları seferde Trbzonuda kısa bir süre hakimiyetleri altına almışlardır. Araplarla Bizanslıların mücadelesi X. Yüzyıl sonuna kadar devam etmektedir. Bu tarihten sonra Anadoluya Türk akınları başlamıştır. Malazgirt savaşı ile Anadoluya giren Türkler Anadoluda bazı bölgelerde hakimiyet alanları oluşturmaya başladı. Malazgirt savaşı ile Bizans içinde başlayan karışıklıklar sonucu Gürcistan kraliçesi Thamarın yardımıyla Trabzonda Trabzon Rum İmparatorluğu Kommenos hanedanı tarafından kurulur (1204 1222).Bu tarihten sonra Trabzon yöresi ve Karadeniz bölgesi bir çok Türk boylarının akınına uğramış bazen hakimiyet sağlanmış bazen savaşlar kaybedilmiştir.
Trabzonun Türkler tarafından kesin alınışı 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından gerçekleştirilir.
Sürmene kelimesine Sürmene olarak ulaşılabilen en eski kaynak 1461 yılında Fatih Sultan Mehmetin Trabzonu fethinden sonra idari bölümde bir nahiye ismi olarak gösterilmiştir. Humurgan ismi ise 1583 yılında Trabzon Sancağı Mufassal Tapu Tahrir defterinde Zaruha (Soğuksu,Orta, Çamlıca,Çarşı mahalleleri) köyünün bir mahallesi olarak gösterilmektedir.1832-1834 yıllarında yaşanan Tuzcuoğlu isyanlarından sonra yanarak tahrip edilen Sürmene çarşısı (Halanik şimdiki Zeytinli mahallesi) dağıtılarak Manahos deresi vadisindeki köyler için bu vadinin ağzındaki Humurgan köyünde haftanın bir günü pazar kurulmaya başlandı.
Tuzcuoğlu isyanından sonra 1854 yılında yayınlanan vilayet nizamnamesine göre;Sürmene bir nahiye ve bu nahiyeye bağlı 69 köy olarak yeniden teşkilatlandırılmış 1870-1871 tarihine kadar nahiye olarak Of kazasına bağlı olan Sürmene 1871-1872 den itibaren merkez kaza olan Trabzona bağlanmış 1873 yılında ise kaza olmuştur. 1876 yılında belediye açılarak faaliyete geçmiştir.1903-04-05 tarihlerinde yayınlanan Trabzon salnamelerinde bütün kazada 26.930 ev,29 han,390 dükkan 340 mağaza, 163 değirmen ve büyük küçük 318 fırının bulunduğu yazılmaktadır.
Hükümet konağı Trabzon salnamelerine göre Araklı konak önünde bulunuyordu ve yaz mevsiminde Sürmeneye (Gölansaya;şimdiki devlet hastanesi civarına) taşınırdı.Bu taşınma işlemi kaymakamlık, nüfus,ve tapu daireleri için söz konusu idi. Daha sonra kurulan Askerlik şubesi, telgrafhane, ve belediye çarşi kebirde kurulduğu için bunların taşıması söz konusu değildi.Bu durum 1914 yılına kadar devam etti.1915 yılında I.dünya savaşı nedeniyle ilan edilen seferberlik esnasında resmi dairelerin dağınıklığı sorun yarattığı için bugünkü hükümet konağının bulunduğu arsada kırmızı tuğlalarla tek katlı bir bina yapılarak buraya taşınmıştır. Bu bina 1916daki Rus işgalinden önce evrakları Orduya nakledilerek askeriye için fasulye deposu yapılmış daha sonrada yakılarak Rusların binayı kullanması engellenmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1926 yılında yine aynı yerde Arap kaymakam diye tanınan kaymakam Saadettin Goloğlu tarafından hükümet binası inşa edilmiştir.
Sürmene ilçesi; 40 derece 55 dakika enlem, 40 derece 05 dakika boylam koordinatlarında ,Trabzon ilinin 36 km. doğusunda Trabzon_Rize karayolu üzerinde ve doğusunda Of, batısında Araklı, ilçeleri,kuzeyinde Karadeniz ve güneyinde Köprübaşı ilçesi ve Gümüşhane ili ile komşudur.ilçenin yüzölçümü 473 kilometrekare iken Köprübaşı beldesinin ilçe olarak Sürmeneden ayrılması üzerine yüzölçümü yaklaşık olarak 312 kilometrekare kalmıştır.
İlçe nüfusu 2000 yılında yapılan sayımda 37.044 olarak tesbit edilmiş olup belediye dahilinde yaşayan nüfus ise 17.029 olarak belirtilmiştir. Bu nüfus sayıları yaz ve kış aylarında oldukca fazla miktarda değişkenlik göstermekte olup yazın bu nüfusun 60-70.000 civarına çıktığı tahmin edilmektedir.
İlçemiz gerek konumu gerekse sosyal yapısının diğer ilçelerden farklı olması dolayısı ile bir cazibe merkezi durumundadır. Belediyemizin yapmış olduğu alt yapı çalışmaları %95 bitmiş durumdadır ve buna bağlı olarak gerçekleştirilen üst yapı çalışmaları (cadde, tretuar düzenlemeleri, sanat yapılar) çevre belediyeler ve gezmeye gelen misafirlerimizden büyük takdir almaktadır.
1935 NÜFUS SAYIMINDA SURMENE'YE BAĞLI KÖYLER VE NÜFUSLARI :

Ağnos (1397)
Aho (1679)
Anaraş (608)
Araklı (2019)
Arhancilo B. (1172)
Arhancilo K. (510)
Arpalı (328)
Aso (789)
Aşa (870)
Avanos (407)
Aymam (108)
Ayven B. (630)
Ayven K. (601)
Baştimar (1022)
Bifera (2070)
Busnak (705)
Canayer (178)
Cimilit (681)
Civra (1490)
Çida (499)
Çiftesu (210)
Evikli maasalarot (422)
Foşa (917)
Gorgor B. (2518)
Gorgor K. (1143)
Halanik (421)
Halilli (610) Hamandoz (818)
Haruksa (633)
Holamezara (1265)
Horyan (1059)
Huvra (406)
Kadavul (450)
Kahora (813)
Kalis (372)
Karakanzi (288)
Kemerli (817)
Kilima (955)
Kizirnos (900)
Kolaşa (1121)
Köprübaşı (4210)
Kucera (789)
Kukuda (824)
Kuleli (308)
Kuşluca (618)
Kumanit A. (332)
Kumanit Y. (715)
Lazanat (449)
Linosdaş (246)
Mahora (597)
Mahtala (294)
Makavla (985)
Makrandon (494)
Marcuba (369)
Mazuka (431)
Okşoho (1328)
Ortaköy (336)
Os (1119)
Ovya (629)
Pervana (1485)
Pirki (444)
Sargona (325)
Seveho (1244)
Şamayer (598)
Toroslu (707)
Tul (565)
Vadon (575)
Vizera A. (772)
Vizera Y. (560)
Vunit (1633)
Yorakar (1025)
Zaniki (674)
Zavli (823)
Zavzoka (598)
Zifona (918)
Zimla B. (1163)
Zimla K. (1132)
Zimla Kova (1188)
Zikoli (439)
Zol (332)
SÜRMENE ESKİ HALK DİLİNDE YERLİ KALINTILAR
Ö. Fahri Özden
Sürmene; tarihi ve coğrafi konumu itibarıyla Doğu Karadenizin farklı kültürel bileşenlerinin kesişme odağında ve oldukça eski bir yerleşim alanında yer alır. Tarih boyunca bu bölgede etkin olmuş olan diller ; yerli dillerin egemenlik dönemi ve resmi dillerin egemenlik dönemi olmak üzere iki farklı dönemde ele alınabilir.
Yerli dillerin egemenlik döneminde, yani antik çağın sonuna kadar geçen zamanda, bölgenin iç kesimlerinde yaşayan yerli Tzani halkının dili, günümüze kadar ulaşamamış ölü dillerden birisidir ve bu dilin yerli Güneybatı Kafkas dil grubunun arkaik bir kolu olduğu düşünülmektedir. Yine antik çağ kaynaklarında, sahil şeridinde Kolkhi adıyla tanımlanan topluluklar da yerli Doğu Karadeniz ( Güneybatı Kafkas ) kültürünün bilinen en eski unsurlarıdır. Sürmene ve çevresinde günümüze ulaşabilen bazı sözcük kalıntıları ve yer isimleri bu yerli kültürlerin izlerini günümüze kadar taşımıştır.
Çağlar boyunca, egemen devletlerin bölge valilikleri için bölgesel bir merkez konumunda olan Trabzon kentine yakınlığı; Sürmeneyi, Roma / Bizans ve Osmanlı dönemlerinde resmi devlet dillerinin etkinlik alanına sokmuştur. Bölgede büyük ölçüde etkin olan ilk resmi devlet dili, 6. yüzyıldan sonra, Roma / Bizans resmi dili olarak Sürmene çevresinde, özellikle Hristiyanlık vasıtasıyla etkin olmaya başladığı bilinen Rumcadır. Geç Doğu Roma İmparatorluğu döneminin resmi devlet dili olduğu için, yerli halk tarafından da bu nedenle, "Romalıların dili" anlamında "Romeika" olarak adlandırılan ve özellikle kelime dağarcığıyla eski yerli dillerin mirasını da zaman içinde kısmen bünyesine alan bu dil, bölgede Osmanlı dönemine kadar etkin olmuş, hatta daha sonra da Hristiyanlığı ve buna paralel olarak "Rum" kimliğini benimseyen toplulukların ortak dili olarak, konumunu kısmen korumaya devam etmiştir. Osmanlı dönemi ile birlikte resmi dil Osmanlıca'nın yaygınlaşması, İslam dinine geçişlerle birlikte hız kazanmış, ancak yaklaşık bin küsur yıl süren Romeika dili egemenliğinin etkisi, dörtyüz yıllık Osmanlıca egemenliği döneminde de devam etmiştir. Romeika dili, Trabzon çevresinde, iç kesimlerdeki ücra vadilerde ana dil olarak varlığını günümüze kadar taşımıştır ve bugün hala bu bölgelerde özellikle yaşlılar tarafından bilinmekte ve konuşulmaktadır.
Resmi dillerin egemenlik dönemlerden süzülüp, çağımıza ulaşabilen az sayıda asıl eski yerli sözcük kalıntıları ise, özellikle gelişen iletişim teknolojileri ve medya etkisi ile birlikte son yıllarda kullanımdan kalkmıştır. Bu yerli dil kalıntıları, daha çok Rumca ve Osmanlıca dillerinde karşılıkları olmadığı için günümüze ulaşabilmiş olan terimlerdir. Yörede, resmi dillerin yaklaşık binbeşyüz yıllık toplam egemenlik süresi boyunca, eski yerli dillere özgü fonetik yapının izleri ise tamamen silinememiştir. Örneğin, Sürmene ağzının orjinal formunda; I, Ö, Ü ünlü sesleri yoktur. Yakın zamanlara kadar, özellikle Sürmenenin yerlisi olan yaşlı insanların, konuştukları dil ne olursa olsun bu sesleri telaffuz edemeyişleri ve ayrıca, bitki ve yer isimlerinde sıkça görülen Diş+Dil ağırlıklı fonemlerin zenginliği (ts, tz, dz, c, ç, z, s, ş, t, th, d) Rumca ya da Türkçe kaynaklı olmayıp, Güneybatı Kafkas dil ailesine bağlı, eski Doğu Karadeniz yerli dillerinden günümüze ulaşan fonetik izlerdir.
Yöreye farklı çağlarda ve dönemlerde yerleşen Rum, Ermeni ve Türkmen göçmen gruplarının da, eski yerli unsurlarla farklı köylerde farklı oranlarda bir araya gelmeleri ve bu nedenle her köyün dil özellikleri açısından farklı tonlar sergilemesi, eski yerli dil kalıntılarının izlerinin sürülmesini zorlaştırmaktadır. Bu yönde yapılacak bir araştırma çalışmasını zorlaştıran önemli etkenlerden biri de, yöre insanının bu tür incelemelere gösterdiği aşırı dirençtir. Bölgede yaşayan insanların resmî kimlikleri ile ilgili hassasiyetleri, şüpheleri ve kaygıları, onların, yerel terimlerini ve doğal aksanlarını yabancılardan gizlemek için büyük çaba sarfetmelerine neden olur. Hatta yine aynı nedenlerle, bölgede hemen her ailenin, köklerini doğrudan ya da dolaylı olarak, Orta Asyaya veya Arabistana bağlayan birer soy hikayesi mevcuttur.
( Asırlar önce, Bizans döneminde yaşanan Rumlaşma ve Hristiyanlaşma sürecinde de, bölgenin yerli halkı arasında muhtemelen aynı türden soy ağacı hikayelerinin farklı versiyonları revaçta idi ve yine aynı ailelerin eski dedeleri de, o dönemde de Rumca isimler kullanarak ve Rumca konuşarak, ne kadar hakikî "Rum" olduklarını ve ne kadar eski Hristiyan olduklarını ispatlama çabası içindeydiler. Zira, bugün olduğu gibi, Bizans döneminde de, egemen devletle aynı dinsel kimliği ve aynı etnik kimliği benimsemek, aynı dili konuşmak ve bu sayede "1. sınıf vatandaş" muamelesi görmek; "yerli /barbar" olarak kalmakta ısrar edip, horlanmaktan ve aşağılanmaktan daha cazip bir tercihti.)
Yöredeki bu tür yerleşik kimlik kaygılarından kısmen uzak kalan ve yaşamlarını büyük kentlerde sürdürmekte olan birkaç yaşlı kadından, 1980li yıllarda elde edilebilen sınırlı veriler, bir sözcük listesi olarak ilişikte sunulmaktadır. Bu liste, herhangi bir alan çalışmasının ürünü olmayıp, büyük ölçüde bu yaşlıların kendi aralarındaki konuşmalarından rastgele tespit edilebilmiş sözcüklerden oluşmaktadır. Bu yaşlılar, Sürmene sahil kesiminde Romeika dili konuşulmayan köylere mensupturlar. Elde edilen bu sözcük örneklerinin bir kısmı Yunanca, Ermenice, Farsça ve Türkmence orjinli gibi görünmektedir. Kökeni kesin olarak belirlenemeyen diğer kısmı ise, muhtemelen yerli Tzani, Kolkhi kökenli arkaik sözcüklerden oluşmaktadır.
Sürmene Eski Halk Dilinden Sözcük Örnekleri
Abat : İhya.
Abufay : Yemek artığı.
Ağam : Yeni, gıcır gıcır.
Ahbin : Hayvan dışkısı, gübre
Ander : Lanetli, uğursuz.
Angona : Kör yılan.
Arakhana : Örümcek
Arkuri : Dik açı ile dönüş
Azdeha : Canavar.
Badis : Fasulye
Badila : Küçük el sepeti.
Badul : Topak
Banti : Hayvan yemleme yeri.
Bardi : Çakal
Bet : Çirkin
Bolaki : Keşke olsa.
Bubuk :Tomurcuk
Cago : Çakı
Cağ : Şiş, tel çubuk
Cakhana : Yengeç
Cakhavel : Çalı süpürgesi.
Caleps : Fındık ayıklama.
Carcel : İnce dallarla örülmüş erzak rafı.
Celahanet :Yonga parçası.
Ciba : Göbek
Cidos : Ateşi canlandırmak
Ciniya : Kıvılcım.
Corma : Bataklık
Cubuş : Meyvenin çöpü
Cuhnis : Yanık
Çapula : Çarık
Çeli : Mısır bitkisinin gövde kısmı.
Çino : Martı
Çor : Zıkkım
Çuraneya : Akasya ağacı.
Deşurmek : Meyve toplamak
Direni : Tavan arası
Dirgen : Tırmık
Dzia : Kıvılcım
Dzidzil : Solucan
Dzirambola : Ateş böceği
Egeme : Çile, zorluk
Evza : Kibrit
Feli : Bir kabak yemeği.
Fidruga : Fındığın en körpe filizi.
Funç : Çimenli toprak parçası
Fuska : Böğürtlen
Fuşki : Dışkı
Gaban : Yamaç, eğimli arazi.
Gambat : Karın boşluğu
Gandzi : Kabuklu yemiş içi / İnce dilim.
Ganzilis : Fındık hasadından sonra, kalan taneleri arama.
Gaybana : Lanet olası
Gayde : Ezgi, nağme.
Gendume : Buğday
Godila : Ense açıklığı
Goği : Sapa, kenar
Gokle : Salyangoz
Golişefra : Kertenkele
Gorç : Tahta oturak.
Gorgom : Toplanmış, kümelenmiş.
Gorop : Avcı kulübesi, gözetleme yeri
Gorbagor : Kötü ruhlu ihtiyar
Gordil : Düğüm
Gorgot : Ögütülmüş mısır.
Gubaleç : Kara kabak.
Gufica : El sepeti
Gugu : Baykuş
Gugul : Tepe
Gugulli : Tepeleme, silme dolu.
Gugula : Başlık
Guguva/ga : Mantar
Gurgandzel : Fesatlık, içten pazarlık.
Guvitça : El sepeti.
Haçan : Madem
Haçapur : Bir ekmek türü
Halapot : Kargaşa
Hapsikol : Hamsili ekmek
Hartama : Ahşap kiremit
He : Evet
Herek : Sırık
Hinik : Sümük.
Hocer : Lazımlık
Hohol : Toz parçası
Hoholli : Hamsili bir yemek.
Homi : Çıngırak
Horhon : Birbirine sarılmış, birbirine dolanmış.
Horom : Toplu dans.
Holiya : Karalahana yemeği
Hov : Ateş, hararet.
Hunç : Ezilmiş, un ufak olmuş.
Hutuş : Mısır koçanının kabuğu
İfteri : Eğrelti otu.
İpta : İlk önce, öncelikle.
İsparla : Önlük
İstemli : Büyük güğüm
İzlam : Mahçubiyet
Kafeka : Küçük güğüm
Kaful : Ocak, küçük ağaç grubu
Kalamit : Ayıklama (fındık için)
Kamaris : Gelinin özel merasim duruşu.
Katma : İp, bağ.
Kavara : Osuruk
Kavi : Sıkı, sağlam.
Kavli : Bahse girmek.
Kavran : Ahşap fıçı
Kerenti : Tırpan
Kertel : İneklerin yal kabı.
Khacaban : Gereksiz döküntüler.
Khalaz : Dolu yağışı
Khalt : Bayburtlular ve Erzurumlular.
Khamuhta : Çilek.
Khapsi : Hamsi
Khayat : Kiler
Khohor : Baykuş
Khon : Kül.
Khondoroça : Kirpi.
Khonobir : Sıcak kül.
Khovit : Bir cins kaya balığı.
Kiulur : Bezelye
Kogizo : Boğmaca hastalığı.
Kopça : Düğme
Koti : Lahananın sap kısmı.
Kovor : Dışkı
Kudal : Ahşap el mikseri
Kugar : Ucu eğri çubuk / Meyve toplama çubuğu.
Kumuş : Kestanenin kabuk kısmı.
Kundzi : Kendir sapının iç kısmı.
Kutun : Mısır koçanı
Kutça : Organik çıkıntı.
Kuyuks : Nara, çığlık
Labar : Çamur
Lalak : Sersem, aptal.
Laus : Mısır bitkisi.
Lazut : Mısır bitkisi.
Lengur : Uzun boylu, yüksek.
Leuse : Faydasız pişmanlık
Liksia : Sümük, sümüksü.
Lilak : Bir çeşit kuş tuzağı
Limas : Kar erimesi, kar suyu.
Lobia : Fasulye
Luura : Koku
Malağma : Su ile sürüklenen döküntüler.
Malaks : Bulaşmak, bulaştırmak.
Malez : Bir Kabak yemeği
Maniman : Hemen gel!
Marak : Ilık
Mares : Solmak, pörsümek
Merek : Otluk.
Mindzi : Peynir türü
Moçot : Beceriksiz, sakar.
Momol : Böcek / Kurtçuk.
Mor : Yayla böğürtleni.
Mucurum : Sakat.
Mukh : Çivi
Mundzur : Ağız, surat.
Nene : Anne
Oflan : Mutfak dolabı.
Oğuz : Gün görmemiş, görgüsüz/ Güneş görmeyen yer.
Otiş : Ses, gürültü.
Ovarmak : Tamir etmek
Paçariş : Engel, zorluk
Parkhar : Rüzgar
Paska : Serander
Pekke : Misafir sediri.
Peşko : Soba mir
Pendici : Fare
Pisik : Kedi
Roge : Mısır Koçanı
Sebi : Çocuk
Seme : Sersem
Seysana : Çeyiz sandığı.
Soğun : Bari, hiç olmazsa
Şafles : Salya
Şaftanis : Yüzüne gözüne bulaştırmak.
Şalak : Hıyarın olgulaşmış hali.
Şoromil : Küçük el değirmeni.
Şula : Pasaklı.
Termaş : Lanet olası
Tike : Bir parça.
Trangela : Hırsız.
Vol : Toprak parçası
Yamsi : Taklit.
Yangaz : Haylaz, yaramaz.
Yenlik : Hafif
Vigaye : Muhafaza
Zağar : Köpek
Zanga : Kapı kiliti.
Zati : Zaten
Zaytoz : Örümcek
Zipka : Şalvar
Zirza : Kapı menteşesi.
Zuzula : Lahana filizi.
Doğu Karadeniz Yemek Kültürü ve
SÜRMENE MUTFAĞI
Kurtuluş Çehreli
Dünyanın farklı coğrafyalarına ait diğer yemek kültürlerinde olduğu gibi, Doğu Karadeniz yemek kültürü de, farklı etkileşimlerle gelişerek şekillenmiş ve zaman içinde de kendi koşullarına özgü bir beslenme alışkanlıkları geleneğini temsil eder hale gelmiştir. Bölge insanının yaşam biçimiyle de doğrudan ilişkili olarak, genelde olabildiğince pratik, sade bir hazırlama ve tüketme tarzını yansıtan bu geleneğin en temel ayırdedici elementleri; hamsi, lahana ve tereyağı olarak ön plana çıkar. Hatta, bir kaç yüzyıl öncesinde bölgeye getirildiği bilinen mısır bitkisi de, coğrafi şartlar nedeniyle tahıl yetiştirilemeyen topraklara bire bir uyum sağlamış ve bu niteliğiyle kısa sürede yaygınlaşarak, bölgenin tahıl ve un ihtiyacı açısından, yemek kültürünün temel elementleri arasına katılmıştır. Dışarıdan geldiği halde kısa sürede Doğu Karadeniz mutfağının simgeleri arasına giren mısır, bölge açısından farklı coğrafi etkileşimlerin en temel örneklerinden birisidir. Deniz ulaşımı ve ticari ilişkiler sayesinde özellikle Ege ve Akdeniz mutfaklarıyla kurulan ilişkinin daha eski ürünleri ise muhtemelen baharatlar olmuştur ve yine bu etkileşimin karşılıklı sonuçlarından biri gibi görünen, "Pide ve Pizza" gibi bazı benzer yemeklerin asıl kökeninin ya da asıl esin kaynağının neresi olduğu ise hala tartışmalıdır. Yine, coğrafi engellere rağmen, Doğu Anadolu mutfağı da bu etkileşimlerin bir başka önemli boyutunu oluşturmuştur. Özellikle yemeklerde kırmızı et ve peynir kullanımının yaygınlaşması da, bu etkileşimin sonuçları olarak değerlendirilebilir. Çünkü, Doğu Karadeniz'de evcil otçul hayvanlar esas olarak, etleri için değil, süt ve yağ kaynağı olarak yetiştirilirler ve beslenirlerdi. Bu nedenle bölgede kırmızı ete dayanan zengin ve köklü bir et yemekleri geleneğinden bahsetmek mümkün değildir. Yine aynı şekilde, peynir ve peynir üretim teknikleri de genelde yine Doğu Anadolu kaynaklıdır. Tarihin doğal akışı içinde gelişen tüm bu etkiler ve etkileşimler, bölge toplumunun yaşam koşullarına, tüketim alışkanlıklarına ve üretim imkanlarına göre şekillenmiştir.
Günümüzde, geleneksel Doğu Karadeniz mutfağı için en önemli dejenerasyon tehdidi, mutfağımızın tarihsel süreç içinde şekillenmiş olan kendine has otantik sadeliğinin ve çizgisinin, medyatik kaygılarla dejenere edilip, bir takım uydurma yemeklerin, uydurma isimlerle, Doğu Karadeniz mutfağının geleneksel ürünleriymiş gibi sunulmasıdır. Otantik değerler ile popüler değerleri birbirinden ayıramayan bazı dostlarımız, geleneksel mutfağımızı zenginleştirmek ya da daha ilginç kılmak gibi iyi niyetli çabalar içinde olduklarını düşünebilirler. Fakat unutulmamalıdır ki, otantik olan değerler, ancak oldukları gibi korundukları sürece otantik olarak kalabilirler.
Doğu Karadeniz yemek kültürü içinde Sürmene mutfağı da, bu geniş coğrafyanın farklı stillerini ve geleneklerini bünyesinde toplayan bir odak olma özelliğiyle dikkat çeker. Bu durum da şüphesiz Sürmene'nin coğrafi konumunda kaynaklanmaktadır. Çok lokal nitelikli bazı yemekler dışında, Doğu Karadeniz yemek kültürünün genel özelliklerini Sürmene mutfağında görebilmek ve örnekleyebilmek mümkündür.
Sürmene Mutfağından Örnekler :

Sürmene Peynirlisi : Özel bir peynir kokteyli ile birlikte bol tereyağı içeren ve sıcak olarak servise sunulan, Surmene çevresine özgü bir pide türü.

Hamsi Buğulama : Ayıklanarak tuzlanan hamsiler, domates, biber, maydonoz ve limon ile birlikte,
bir miktar su ilave edilen kapalı bir kapta, buhar ile pişirilir ve sıcak olarak servise sunulur.

Mısır Ekmeği : Tamamen mısır unu kullanılarak yapılan bir ekmek

Holiya : Karalahana, et, pirinç, kabaca öğütülmüş mısır, barbunya ve doğal hayvansal yağ kullanılarak hazırlanan ve sıcak olarak tüketilen, yarı sulu bir yemek.

Otli Ekmek : Pırasa, pazı yaprağı, nane, maydanoz, yeşil soğan gibi çeşitli yeşilliklerin, mısır unuyla birlikte yoğrulmasıyla elde edilen özel bir hamurdan yapılan ekmek.

Karalahana Sarması : Kabaca öğütülmüş mısır taneleri, kıyılmış et, soğan ve çeşitli baharatlardan oluşan özel bir harç, haşlanmış karalahana yaprakları ile sarılarak pişirilir ve sıcak olarak servise sunulur.

Kuymak / Muhlama : Mısır unu, tereyağı ve peynirle yapılır ve sıcak olarak tüketilir. Genelde Sürmene'nin batısında "Kuymak", doğusunda "Muhlama" olarak adlandırılırken, Sürmene çevresinde her iki adlandırma da geçerlidir. Dönme kuymak, yayla kuymağı, yağ kuymağı gibi farklı pişirme stilleri vardır.

Turşu Kavurması : Yeşil fasulye turşusunun, yağ ve soğan ile birlikte kavrulmasıyla elde edilen ve sıcak ya da soğuk olarak tüketilebilen bir yemek. (İşte bu bittiğim bi yemektir 
Karayolu:
Sürmene yaklaşık olarak Trabzon ve Rize illerinin tam ortasında bulunur.Yani iki ile de yaklaşık olarak 35 km mesafededir.Türkiye'nin neredeyse her yerinden Sürmene'ye otobüs firmaları seyehat etmektedir.Sürmene Trabzon ilinden sonra yer aldığı için; şehirlerarası otobüslerle Sürmene'ye gelmek için son durağı Trabzon değilde daha doğudaki bir il olan otobüse binilmesi aktarma yapmamak açısından daha uygun olur.Böyle bir otobüse bindiğinizde Trabzon Otogarından yaklaşık 30 dk (30km) sonra Sürmene'de istediğiniz yerde inebilirsiniz.Eğer son durağı Trabzon olan bir otobüs ile seyehat ettiyseniz.Son durak olan Trabzon Şehirlerarası Terminalinden indikten sonra 5 dk. mesafedeki şehirlerarası yola çıkarak Sürmene Dolmuşlarına (yaklaşık 20 dk. da bir geçer) veya Trabzon Belediyesi Özel Otobüslerine (yaklaşık 40 dk. da bir geçer) binerek 30 dk. da Sürmene'ye ulaşabilirsiniz.Veya otogarda yer alan Otogar Taksi'de bulunan bir özel taksiyle 30 dk. da Sürmene'ye gelebilirsiniz. Tren: Trabzon ilinde ve Sürmene'de raylı taşımacılık yoktur...
Havayolu:
Türkiye'nin büyük kent merkezlerinden Trabzon'a hergün uçak seferleri yapılmaktadır.Hele yeni firmaların hava piyasasına girmesiyle (Ankara/İstanbul-Trabzon) uçuş fiyatları oldukça düşmüştür.Hava yolu ile Trabzon Havalimanına indikten sonra.Havalimanında bulunan taksilerle veya 5 dk. mesafedeki şehirlerarası yola çıkarak Sürmene Dolmuşlarına (yaklaşık 20 dk. da bir geçer) veya Trabzon Belediyesi Özel Otobüslerine (yaklaşık 40 dk. da bir geçer) binerek 30 dk. da Sürmene'ye ulaşabilirsiniz.
Denizyolu:
Sürmene'ye direkt olarak Gemi veya herhangi bir insan deniz taşımacılığı bulunmamaktadır. Sürmene merkezinden kalkan minübüsler ile küçükdere ,oylum,ormanseven beldelerine ulaşılır.
Mesajı son düzenleyen DJ-SaLDo ( 06-08-07 - 06:06 )